Günlerdir sınırında yaşıyoruz aşkın
Günlerdir uçurumunda
Bu kaçıncı atışım kendimi
Kollarından yalnızlığa
Bu kaçıncı dargınlık
Bu kaçıncı barışma
Belli ki
Sensizliğe sürgün artık bu gözler
Sensizliğe sürgün bu dudaklar bu eller
Şimdi yorgun bir çınar gibi kalbim
Artık sana değil
Sensizliğe yaslanacağım
Hoşça kal güzçiçeğim hoşça kal
Seni artık gözyaşlarınla ıslanmış
Yastıklara bırakacağım
Oysa yıllarca
Yemyeşil bir orman köyünde sakladım gözlerini
Dağ başlarında çoban ateşleri yaktım üşümeyesin diye
Ellerine kör gecelerin karanlığında sarıldım
Ve haykırdım
En dipsiz kuyulara adını
Ezberlettim seni kurtlara kuşlara
Sense beni sokaklara vurdun
Ve en zehir şarkılara
Bilirsin
Rüzgara bıçak
Yağmura ateş
Buluta kurşun işlemez
Sende öylesine vurdun ki beni
Artık bana
Hiçbir acı kâr etmez
Neylersin
Önce melekler terk etti bizi
Sonra masmavi düşler
Öpüşler, gülüşler çiçekler
Büyüsü kalmadı artık kavuşmaların
Bundan böyle
Bizi her köşede
Bambaşka bir cehennem bekler
Sende bundan böyle
İçi boş şarkılarla avut kendini
En ucuz şarkılarla yıka kirli ruhunu
Açılırsın
Taşlar yosuna sarılır bilirsin
Sarmaşıklar duvarlara
Geceler karanlığa
Sende yalnızlığına sarılırsın
Ve kadınsın
Ağlayabilirsin gönlünce
Gözyaşların pınarlar misali çağlar
Ama unutmaki erkeğim ben
Ve erkekler hep yalnız ağlar…
Ahmet Selçuk İlkan